Sosyal Medya

Kürsü

Türkiye “Olağanüstülükler Çağı”na nasıl hazırlanacak? - İbrahim Karagül

''olağanüstülükler çağı" olarak tanımladığım çok sert bir uluslararası iklime girdik. 11 Eylül saldırıları, ardından gelen ülke işgalleri ve terörle mücadele çağı söylemleri ile sınırlı değil bu “olağanüstülükler çağı".



Bütün bunlar, coÄŸrafyamızda yaÅŸadıklarımız, Türkiye içinde yüzleÅŸtiklerimiz, merkez güçler arasındaki örtülü savaÅŸlar, terör örgütlerinin böylesine destek görmesi, küresel ölçekte deÄŸerlerin anlamsızlaÅŸması deÄŸil anlatmak istediÄŸimiz. 
Bunlar belki hazırlık dönemleriydi. Daha dar bunalımlardı. Daha üstesinden gelinebilecek krizlerdi. Tanık olduklarımız zaten olaÄŸanüstü geliÅŸmelerdi. Ama endiÅŸem ve gözlemlerim, kiÅŸisel okumalarım daha vahim, endiÅŸe verici bir uluslararası kaosa iÅŸaret ediyor. Gürültülü, sıcak çatışmaların deÄŸil, sessizliÄŸin haber verdiÄŸi, dikkatli izleyicilerin gözlemleyebileceÄŸi bir fırtına yaklaşıyor. 
 
Çılgınlıklar dönemi: İflası engelleyecek güç kalmadı
 
Bu fırtına, sadece Türkiye ile ilgili deÄŸil. Sadece coÄŸrafyamızla sınırlı deÄŸil. Uluslararası sistemin tamamen çözülmesi, çökmesi, ortaklık alanlarının darmadağın olması, geleneksel ittifak iliÅŸkilerinin anlamsızlaÅŸması, devletler ve toplumlar arasındaki güven iliÅŸkilerinin yok olması, sistemik iflasın baÅŸlamasıdır bu. 
 
Böyle bir dönem ancak kaos, fırtına ve olaÄŸanüstü geliÅŸmeler yaÅŸandıktan sonra sona erer, durulur. Bugün için bu olaÄŸanüstülüklerin yaÅŸanmasını durduracak, engelleyecek hiçbir kurum, kuruluÅŸ, mekanizma ve deÄŸer kalmamıştır. Sadece gücün söz söyleyeceÄŸi, etkili olacağı, belirleyici olacağı bir dönemdir ve bu baÅŸlamıştır. Bir tür çılgınlıklar çağıdır bu. Koca devletlerin, ülkelerin, ittifakların bir ÅŸekilde kontrollerini kaybettiÄŸi, dengesini yitirdiÄŸi, akıl dışı politikalara yöneldiÄŸi bir tarih aralığıdır bu. 
 
ABD'yi dikkatle izleyin. Avrupa BirliÄŸi'nin merkez ülkelerini dikkatle izleyin. Rusya, Çin gibi ülkeleri izleyin. Bunlar, bugünkü uluslararası sistemi oluÅŸturan, o gücü paylaÅŸan ülkeler. Ä°ÅŸte olaÄŸanüstülükler çağının büyük güç mücadelesi bu ülkeler arasında olacaktır ve bu baÅŸlamıştır. Pasifik'te baÅŸlamıştır. DoÄŸu Avrupa-Baltık bölgesinde baÅŸlamıştır. 
 
“Ä°slam iç savaşı" tezi, Mekke savaÅŸları planı
 
SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde geleneksel kriz alanları vardı. SoÄŸuk SavaÅŸ bitince bu bölgeler daha da geniÅŸledi. Ama bu bölgeler hep, geliÅŸmekte olan ülkelerde, onların sınırlarında, onların dahil olduÄŸu sorunlardı. O zamanlar savaÅŸ “Ä°slam'ın kanlı sınırları"ndaydı. Öyle tanımlıyorlardı. SoÄŸuk SavaÅŸ sonrası “Savaşı Ä°slam'ın kalbine yerleÅŸtireceÄŸiz" dediler. Bir ölçüde bunu yaptılar da. Mezhep ve etnik kimlik üzerinden bölgesel savaÅŸlar planladılar. Hatta “Ä°slam iç savaşı" tezlerine Mekke'de, Kabe'de son noktayı koyacaklardı.
 
Müslüman dünyada bu planın alıcıları oldu. Mezhep üzerinden yayılma haritası çizen ülkeler ve örgütler, “Batı'nın Ä°slam'la savaşı"nın gölgesi altında bir baÅŸka emperyal hayal kurdular. Mezhep kimliÄŸini kullanarak ırkçı bir yayılma haritası çizdiler. Ve “Ä°slam iç savaşı"nı projelendirenlerin sözlerini tekrarlamaktan çekinmediler. Onlar Mekke SavaÅŸları ile Müslümanları belki yüz yıl ayaÄŸa kalkamayacak ÅŸekilde ezmeyi planlarken bu ülkeler ve örgütler, tanklarını Kabe kapılarına dayama planları yapmaktan çekinmediler. 
 
Oysa o savaş, Batı'nın kendi içinde yaşanacak
 
Oysa dünyanın karşı karşıya bulunduÄŸu tehdit bu kadar deÄŸildi. Savaşı Ä°slam topraklarına ihraç edenler, Müslümanları yeni yüzyılın tehditleri olarak tanımlayanlar, Atlantik kıyılarından Pasifik kıyılarına uzanan Müslüman Orta KuÅŸak üzerinde paylaşım savaşı baÅŸlatanlar, bu kuÅŸakta yaÅŸayanların dünyayı tehdit ettiÄŸini pazarlayanlar, gerçek tehdidi ülkelerinden ve kıtalarından uzaklara itenler, kendi evlerinde sıkıntı olduÄŸunu, gerçek düşmanın kendi içlerinde olduÄŸunu yeni yeni anlıyorlar. 
 
Bugüne kadar yaÅŸananlar hep bizim coÄŸrafyada olduÄŸu için, onlar tehdidi hep bizim ülkelerimize ihraç ettiÄŸi için uluslararası sistemi ayakta tutabiliyorlar, kendilerini güvende hissedebiliyorlardı. 
 
Atlantik ekseni çözülür, Avrupa Birliği bölünür
 
Ama bu olaÄŸanüstülükler çağı, onların açgözlülüğü, güç hastalığı, emperyal kimlikleri, kaynakların talan edilmesine dönük gelenekleri ile ÅŸekillenecek. Bu da, dünyanın geri kalanı için büyük bir tehdide dönüşecek. Ama bütüncül bir Atlantik ekseni göremeyeceÄŸiz. Daha çok merkez devletlerin kendi yoluna gitmesine tanık olacağız, bu da yeni ayrışma ve çatışma alanları oluÅŸturacak. 
 
Kaynaklara, pazarlara ve iktidar alanlarına yönelik dünyanın geri kalanı ile sürdürdükleri paylaşım mücadelesi, kendi aralarında yaÅŸanacak. Batı kendi içinde bölünecek, kendi içinde rekabete girecek. 
 
OlaÄŸanüstülükler Çağı'nda kriz alanları merkez ülkelerin sınırlarına, içlerine yayılacak. AB'de sosyal patlamaların yaÅŸanması, AB ülkeleri arasında ayrışmaların hızlanması ve Alman etkisindeki ülkeler dışındakiler arasında kopmaların baÅŸlaması, yeni Avrupa BirliÄŸi haritasının gündeme gelmesi, Atlantik'in iki yakasını ırkçı dalgaların esir alması, aşırı sağın yükselmesi yeni sert uluslararası iklimin besleyicisi olacak. 
 
Hangi uluslar öne çıkar hangileri tarihe gömülür
 
Bugün bunları tartışmaya baÅŸladık bile. ABD'de Donald Trump'ın kazanması, Avrupa seçimlerinde aşırı sağın yükselmesiyle devam edecek. Belki yeni bir neocon yayılmacılığı, saldırganlığı göreceÄŸiz. AB içindeki merkez ülkelerin emperyal geçmiÅŸlerine dönüşüne tanık olacağız ve bu da yeni bir saldırganlık, yayılma olarak öne çıkacak. 
Şüphesiz bunlar, ekonomik alanda, küresel iktidar alanında taÅŸlar yerine oturuncaya kadar devam edecek. Bu arada neler yaÅŸanır, dünya ne tür bedeller öder, hangi uluslar öne çıkar hangileri tarihe gömülür, göreceÄŸiz. Onların “yeni ulus yaratma" diye formüle ettikleri projelerin eski dünyanın bilgeliÄŸi, tecrübesi, kaynaklarının saÄŸlam olması ve dayanıklılığı karşısında baÅŸarısız olacağını düşünüyorum. 
 
Bugün ABD ve AB'nin, Türkiye'ye karşı terör örgütlerine açıktan destek vermesi, ülkemizi açıktan hedef yapmaları, iÅŸte o yeni harita planlarının sonucudur. Ama bölgenin bütün kurucu unsurlarının, toplumlarının ve devletlerinin güvenini kaybettikleri için söz konusu projeler baÅŸarısız olacaktır. Söz konusu haritalar uygulanamayacaktır. 20. yüzyılın başında olduÄŸu gibi rahatça harita çizmeleri mümkün olmayacaktır. 
 
Türkiye bu döneme nasıl hazırlanacak?
 
Her ülke, “OlaÄŸanüstülükler Çağı'na kendini hazırlamak zorunda. Bugünkü tehdit tanımları büyük oranda deÄŸiÅŸecek ve çeÅŸitlenecektir. Bu çerçevede Türkiye ne yapmalı? Bizim asıl tartışmamız gereken budur. “Nasıl bir Türkiye, nasıl bir coÄŸrafya, bu yeni uluslararası iklimde nasıl bir uluslararası iliÅŸkiler yürütülmeli" olmalıdır. Türkiye için tehdit tanımları deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Devlet-toplum iliÅŸkileri deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Dünyadaki deÄŸiÅŸim, bölgedeki krizler, Türkiye'yi kendini yeniden tanımlamaya, bölge ve uluslararası iliÅŸkiler perspektifini deÄŸiÅŸtirmeye zorlamıştır. 
 
Åžahsen Türkiye'nin bu olaÄŸanüstülüğü gördüğünü, okuduÄŸunu, buna hazırlık yaptığını, yapmaya çalıştığını düşünüyorum. Devlet aklı dediÄŸimiz, siyasi akıl dediÄŸimiz, kurucu akıl dediÄŸimiz ÅŸey, hem Türkiye'yi hem coÄŸrafyayı yeniden tanımlamıştır. Bu yüzden ülke yeni bir kuruluÅŸun temellerini atmakta, tehditleri algılama ve onları savuÅŸturma sicimini kökten deÄŸiÅŸtirmektedir. 
 
Orta ve uzun menzilli füzeden nükleer arayışa
 
Bu yeni akıl, artık ABD'nin Türkiye'yi kontrol edemeyeceÄŸini, çünkü 15 Temmuz'da olduÄŸu gibi açıktan vurduÄŸunu görmüştür. AB ile ortak bir gelecek olmayacağını, çünkü her fırsatta Türkiye'yi vurduÄŸunu görmüştür. Bu geleneksel ortaklıkların bu ülkeyi savunamayacağını, savunmayacağını, onların elinde Türkiye için de bir yeni harita çalışması olduÄŸunu görmüştür. 
 
Türkiye kendi ayakları üstünde duracaktır, durmak zorundadır. Bunun için tarihinde hiç olmadığı kadar savunmasına, askeri teknolojiye ağrılık vermek zorundadır. Hava savunma sistemlerinden, orta ve uzun menzilli füzelerden nükleer arayışlara uzanan yeni nesil savunma sistemlerine kararlılıkla yönelmelidir.
 
Örgütlerle savaş dış müdahale ile savaştır
 
Batı destekli terör grupları üzerinden terbiye edilme dönemini bitirmek için, kendi öz savunmasını harekete geçirmek zorundadır ve bunu baÅŸlatmıştır. PKK, FETÖ ve diÄŸer terör gruplarının tamamını Türkiye'ye karşı tek cephede toplayan iradenin kim olduÄŸunu görmüştür. 
 
Bu yüzden bu örgütlere yönelik mücadele tartışmasız bir dış müdahaleye direniÅŸtir. OlaÄŸanüstülükler çağında birçok ülke dostlarının saldırısına uÄŸrayacaktır. Bu, daha ÅŸimdiden Türkiye'ye karşı yapılmıştır. Bugün Türkiye'yi vuran o “dostlar" yarın kendi dostları tarafından vurulacaktır. 
 
Yeni dönemde kim kaç adım atarsa o kadardır
 
Yeni dönemde kim kaç adım atarsa o kadar kazançlıdır. Elini nereye uzatırsa o kadar vardır. Nüfuz alanı, etki alanı ne kadar geniÅŸse o kadar güçlüdür. Türkiye yeni bir kuruluÅŸun temellerini atmaktadır. Eski tartışmalarla, kendine ayak bağı olan söylem ve siyasi çevrelerle vakit geçirecek durumda deÄŸildir. 
 
Bu yüzden dış müdahale aracı olan örgütlerle mücadele ettiÄŸi gibi, içeride kendini yavaÅŸlatan, zayıflatan yapıların da alanını daraltmalıdır. Adı üstende bu bir olaÄŸanüstülükler çağıdır. 17-25 Aralık ve son 15 Temmuz saldırıları birer dış müdahale, çokuluslu saldırıdır. Böyle bir dönemde saldırgan güçlerin sözcülüğünü yapmaya hiçbir ülkenin tahammülü olmayacaktır. 
 
Musul-Halep hattının kuzeyi temizlenmeli
 
EÄŸer bu ülke, söz konusu fırtınadan saÄŸ çıkacaksa, hatta daha güçlü çıkacaksa Musul-Halep hattının kuzeyi acilen güvenli kuÅŸaÄŸa dönüştürülmeli, hangi örgüt olduÄŸunu bakılmaksızın, hangi harita çizildiÄŸine bakılmaksızın bu kuÅŸaktaki bütün güvenlik tehditleri ortadan kaldırılmalıdır. Bu konuda yaÅŸanacak tereddüt ve ihmal, ülkemize çok büyük acılar yaÅŸatacaktır. Hiçbir güç, hiçbir ülke, bu konuda Türkiye'nin önünde açık düşmanlık yapamayacak, bu riski almayacaktır. 
 
Unutulmasın ki, tarih bugünkü tartışmalarla yazılmayacak, haritalara göre yazılacaktır. Göz göre göre bu kuÅŸağın Türkiye'ye saldırı cephesi olarak inÅŸa edilmesine izin veremeyiz. Bu bir intihar olacak, bugün hareket etmezsek yarın o savaÅŸ orta Anadolu'ya kadar gelecektir. 
 
İç işgalcilerin tasfiyesi ve 'acımasız mücadele'
 
Ãœlkemizin bu güvelik kaygısına baÄŸlı hareket alanını daraltmaya dönük her giriÅŸim, söylem, muhalefet ve engel bir dış müdahale, dış müdahalenin içerideki uzantıları olarak tanımlanmalıdır. Çünkü onlar gerçek anlamda bir iç iÅŸgalcidir. Tıpkı FETÖ saldırısında olduÄŸu gibi, tıpkı PKK saldırılarında olduÄŸu gibi. 
 
OlaÄŸanüstülükler Çağı'na yönelik bu hazırlıkları Türkiye baÅŸlatmıştır. Bundan sonra yapılması gereken; adımları sıklaÅŸtırmak, cesareti artırmak, tereddüt ve engelleri bir bir tasfiye etmektir. Çünkü bu bir varoluÅŸ mücadelesidir. 
Uzunca bir süredir “acımasız direniÅŸ" olarak dile getirdiÄŸim o mücadele baÅŸlamıştır. Bunu asla küçümsemeyin, çünkü o tarih deÄŸiÅŸtirecektir.
 
Ä°BRAHÄ°M KARAGÃœL - YENÄ° ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.